Albert Camus, daha çok roman, öykü ve tiyatro eserleriyle tanınan bir sanatçıdır. Genellikle varoluşçu yazar ve filozoflar arasında adı geçmekle birlikte filozof ve varoluşçu olduğu iddiasını da reddeder.

Onun düşüncesinde iki aşama vardır: Saçma ve başkaldırı. Saçma, roman olarak Yabancı’da, felsefi deneme olarak da Sisifos Söyleni’nde dile gelir. Başkaldırı düşüncesi ise roman olarak Veba’da, felsefi deneme olarak da Başkaldıran İnsan’da temsil edilir. Ancak ilk eseri olan Tersi Ve Yüzü’nde düşüncelerinin ipuçları, son romanı olan Düşüş’te de her iki aşamanın bir sentezi vardır. Onun saçmadan başkaldırıya gidişi, başka bir bakışla yalnızlıktan dayanışmaya gidiştir. Çünkü saçma kahraman Meursault yabancı ve yalnız iken Veba’nın kahramanı Dr. Rieux, aynı kadere sahip olanlarla bir dayanışma içindedir.

Saçma, bilinç ile dünya arasındaki kopuştur. Bu kopuşun türlü nedenleri vardır. Saçmanın ortaya çıkması, anlamsızlığı egemen kılar. Buna karşı geliştirilebilecek ve yaşamaya imkân tanıyacak olan da başkaldırıdır. Başkaldırı, hayır diyenin tavrıdır ve başkaldırıda insan, bütün insanları bulur. Yanlış ve sapmış hayır deme biçimlerine karşı başkaldırı en iyi ifadesini sanatta bulur. Camus, başkaldırı ile bütün insanları kucaklayacak bir hümanizmi de hedeflemiş görünmektedir.

Ali Osman Gündoğan