Bir İnsan Bir Şehirdir

 

Her yeni kente geldiğinde yolcu, bir zamanlar kendisinin olduğunu artık bilmediği bir geçmişini bulur yeniden: artık olmadığın ya da sahip olmadığın şeyin yabancılığı,  hiç senin olmamış yabancı yerlerin eşiğinde bekler.

(İtalo Calvino, Görünmez Kentler, Çev. Işıl Saatçioğlu, YKY yay. 24. Baskı, S. 74)

Felsefe, bence, hayatın anlamını, hayatın içindeki yerimizi, kendini arayış, ben kimim diye düşünmektir. Ama felsefi düşünüş, sonuca ulaşmak, bitirmek için arayış değildir. Sormayı sürdürmek, yanıtı olmayan soruları çoğaltıp zenginleştirmektir. Felsefe yolda oluştur diyen varoluşçu filozof Jaspers de bu süre-gidiş halinde felsefi arayıştan söz ediyordu. Jaspers, Yunanca felsefe, philosophos sözcüğünün sophos, bilgeliğin sahibi olmak anlamından ayrılan, bilgeliğe yönelmişlik, bilgeliği arayış anlamında hala etkisini sürdürdüğünü söylüyor. Bilgeliğin, yani kim olduğumuzun yanıtı veren bir usta olamayız hiçbir zaman… Hayatın ustası, hâkimi olamayız; onun çırağı olabiliriz. Felsefeyle düşünen insan varoluşun hiç ustalaşmayacak çırağıdır.

Sokrates de bir çıraktı bence… Atina sokaklarında dolaşırken kendisini arayan, varoluşun gönüllü çaylağı… Turgut Uyar’ın dediği gibi asıl ustalığın hep çırak kalmak olduğunu sezen bir acemi…

Edip Cansever, İnsan yaşadığı yere benzer / O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer diyordu. Bir insanın yaşadığı yere benzemesi ne anlama gelebilir? Belki de kendimizi yaşadığımız, yerleştiğimiz yerde aramalıyız… Hayattaki yerimiz İçinde yaşadığımız şehirdedir belki de…

Jim Jarmusch, Paterson filminde Amerika’da Paterson kasabasında yaşayan Paterson adında bir otobüs şoförünün öyküsünü anlatıyor. Jarmusch’un filmde selam gönderdiği Paterson şiirinin yazarı W. C. Williams, kim olduğumuzun anlamını, derinliğini, soyut, karmaşık düşüncelerde değil, bir şehrin gündelik yaşamındaki ritimde, bu ritmin şehrin nabzıyla attığı yerlerde aramayı öneriyordu. Bir insan bir şehirdir diyordu…[1]

Otobüs şoförü Paterson, sessiz, az konuşan, şiire meraklı biri… O da Edip Cansever’in söylediği gibi yaşadığı yere benziyor. O yerin sokaklarında her gün aynı saatlerde, aynı yerlerden geçiyor, aynı saatte yola çıktığı yere dönüp, akşamları köpeğini aynı yere bağlayıp, aynı bara gidiyor. Sevgilisinin birbirinin yineleyen siyah beyaz puantiyeleri gibi Paterson’un hayatı da yinelemelerle dolu… Yaşadığı yerde kendisini arıyor, bunun için şiirler yazıyor. Yaşamıyla içinde dolaştığı kent, aynı adı, aynı ritmi paylaşıyorlar. Bu ritmin vuruşlarında birlikte değişiyor, oluşuyorlar. Jarmusch bir söyleşisinde, Paterson ve sevgilisi için onlar kendileri olmayı seçtiler diyor.[2]

Kentin bizi oluşturduğu, belki biraz da bizim kenti oluşturduğumuz, Lefebvre’nin Rhythmanalysis dediği birlikte varolduğumuz bir ritim bu… Bayram Veli, Nâgihân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm / Ben dahi bile yapıldım taş u toprak arasında dizelerinde şehrin inşası ile bizim inşamızın birlikteliğini bu ritimle anlatıyordu belki…

İnşa ve ikamet, aynı etimolojik kökten, buan sözcüğünden türemiş… Buan, yerleşim, ikamet etmek, Almanca bauen, İngilizce to build, inşa sözcükleri ile bin, hist, to be, oluş sözcüklerinin kökenidir. İkamet etmek, içinde, in, sözcüğünün Latince innan, habitare sözcüklerinden türemiş… Yerleşmek, kendi oluş demektir bu bağlamda…

Ahmet Hamdi Tanpınar, Notre-Dame’da dinlediği müziğin, mimarinin ve ışığın oluşturduğu bir ritmin kendisini nasıl etkilediğini, benliğini değiştirdiğini anlatıyor. Şehirler bizi değiştirir, inşa eder… Biz de şehri inşa ederiz, oluştururuz…

Nerede?..

Her gün yaptığımız işlerimizde, otobüs duraklarında bekleyişimizde, eski taşların inatçı sakinliğinde, kesik minarelerin hayal gücümüze yer açmak için eksik kalmış dikilişinde, gidecek bir yeri düşünmeden yürüyüp giderken duyduğumuz tereddütte, meydanlarda, okul önlerinde, berber koltuklarındaki sabrımızda, ışığın geri çekildiği akşamüzerlerinde denize açılıverecekmiş gibi hissettiren sahillerde,  dalgaların -çok kısa bir an için- bıraktığı izlerde… Kapısında adımlarımızın yavaşladığı pasajlarda, sokaklarında hem-şehrilerimizin ayak izlerini yineleyen yürüyüşlerimizde…

Yazar: Cihan Camcı

Dipnotlar:

[1] https://www.ideals.illinois.edu/bitstream/handle/2142/30389/stev-sund.pdf?sequence=2

[2] https://www.huffpost.com/entry/a-conversation-with-jim-j_b_10020068